Eşref ÜREN

NATÜRMORT VE PEYZAJ - 29x25 cm - KARTON ÜZERİNE YAĞLIBOYA - İmzalı

Eşref Üren, sanat anlayışını şöyle dile getirir: “Resim anlayışım kısaca Lhote’un öğrettinden hareketle, doğayı sanatçıya özgü duyarlı değişikliklerle yansıtmaya dayanır.” Ne var ki Lhote tekniğini anımsatan kübist dönemi, daha çok 1928-1940 yılları arasındadır. Eşref Üren 1940’lardan sonra, bu tekniği büyük ölçüde yumuşattı, birçok kaynakta yanlış olarak empresyonist diye adlandırılan kendine özgü sanat anlayışına ulaştı ve yaşamının sonuna kadar bu anlayışa içtenlikle bağlı kaldı. Onun alışılmış disiplinlere uymayan akademik eğitimi, kısa bir süre sonra kendi yolunu saptamakta etkili oldu ve daha çok, kendi kendini yetiştiren sanatçılarda görülebilecek içten, yapmacıksız, özverili ve duyarlı bir peyzajcılıkta karar kıldı. Genellikle peyzaj ve natürmort türlerine yakınlık duydu, doğada gördüğü ve algıladığı gerçeklikleri tablolarına rahat ve zorlamasız bir uyumla yansıttı. Zaman zaman da portre türüne yöneldi. Ondaki renkçilik, doku tadını ön planda tutar. Yeşilin değişik tonları, griler, sarı ve maviler, genellikle ağır basar. Toprak vazolar içine yerleştirilmiş, gelişigüzel görünüşlü kır çiçekleri, gösterişsiz oda içleri, sokak araları, parklar, bulvarlar, kar altındaki evler, güneş altında oynayan çocuklar, yollarda gezinen insanlar, sayfiye yerleri, ıssız kıyılar, Eşref Üren’i ilgilendiren başlıca konular arasındadır. Resimlerinde bütünüyle, Ankara peyzajına yöneldi, birçok ressama ilginç görünmeyecek konuları, büyük bir sanatçı tutkusu ve sevecenliği içinde ele aldı. Empresyonizm formüllerine bağlı kalmak yerine, gönlünün ve beğenisinin sesine kulak verdi, özgür ve bağımsız bir sanatçı eğilimiyle çalışmayı tercih etti. Gruplara girmiş olmakla birlikte, çağdaş resmimizdeki kadrocu hareketlerden ayrı bir tutum izlemiş olduğundan, özgün anlayışların öncüleri arasında, ayrıcalıklı bir yere sahip bulunmaktadır.